Mehmet Can Doğan Kimdir?
İlk, Orta ve Lise öğrenimini Aksaray’da tamamlayan Doğan, Gazi Üniversitesi GEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirerek, yüksek lisans ve doktorasını Yeni Türk Edebiyatı bilim dalında yapmıştır. Kendisi şu anda Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesidir.
Şiir ve yazılarının yayınlandığı Mim, A’raf, Son Duvar, Sonsuzluk ve Bir Gün dergilerinin kuruluşlarında yer almıştır. ‘’Beş Şair Beş Poetika’’ adlı çalışmasıyla ‘’1993 Milliyet Edebiyat Ödülü’’nü almıştır. Bunun dışında Edip Cansever’in kitapların girmeyen şiirlerini Öncesi de Kalır (2009), Turgut Uyar’ın kitaplarına girmeyen şiirlerini Yitiksiz(2010), Oktay Rıfat’ın kitapları dışında kalan şiirlerini Bu Dünya Herkese Güzel(2016) adıyla toplamıştır. Yedi Meş’ale’yi Latin alfabesiyle, Küçük Prens’i Arap alfabesiyle yayına hazırlamıştır.
Şiir Kitapları; Mene Tekel Feres (1993), Törenler ve Komplolar (1997), Şaman (2005), Boyunca (2005), Attar (2009), Üvey İkiz(2013), Camekân (2017)
CAMEKÂN
Bir dışarı bilgisi işte içeriyi tanımlarken
Mehmet Can Doğan
Mehmet Can Doğan’ın Camekân adlı kitabı, içinde kapitalizm eleştirisi, şehvet, ironi, din eleştirisi ve mizah gibi konular barındıran önemli bir eserdir. Yapı Kredi Yayınları’ndan yayınlanan bu eser, ebat ve boyut bakımından diğer kitaplardan biraz farklıdır. İçinde kırk beş adet şiir bulunan eser; Cam şiiriyle başlar Encamşiiriyle biter. Ayrıca sayfaları açabilmek için elinizde bir makas olması gerekir. Şair, şiirlerini okurken biraz çabalamamızı istemiş olabilir. Ya da kitabın adından kaynaklanan bir vehim olsa gerek.
Eserdeki şiirlerin başlıklarını incelediğimizde, kitabın adıyla oldukça ilintili olduğunu görmekteyiz. Camekân, ‘’genellikle dükkânda malların sergilendiği, değişik biçimde camlı bölme ya da yer’’(TDK) olarak adlandırılır. Bu eserde de ‘’Evlere Servis Yapılır’’, ‘’Her Türlü Doktora Tezi Yazılır’’, ‘’Son Kitabı Gelmiştir’’, ‘’Aile Salonumuz Vardır’’ gibi camekân ilanlarına benzer başlıkları görmek oldukça dikkat çekicidir. Bu durum kapitalizm eleştirisini bir adım daha öne çıkarmakla beraber; eserin bütününde ironi ve hiciv dili hâkimdir.
Eserdeki şiirlerin dili sadedir. Günlük yaşamda kullandığımız kelimelerin yer aldığı eserde, günümüz teknolojisindeki terimler de yer yer kullanılmıştır.
Eserin girişinde ‘’Câm’’ şiiriyle karşılaşırız. ‘’Cam ve Camekân’’; yukarıda bahsettiğimiz benzerlik ve hususlar bakımında bilinçli bir şekilde girişe yerleştirilmiştir. Dediğimiz gibi kitabın adından hareket edecek olursak; ilk şiirin adının Cam olması bizi kitaba hazırlaması bakımında önemli bir tercihtir.
Cam şiirinin bütününe baktığımızda, cam imgesi yutan bir nesne olarak karşımızda belirir. ‘’Karanlığı geçelim/karanlığa geçelim’’ diye başlayan şiir; bizi bir karanlıktan çıkarıp başka bir karanlığa götürmesinden söz eder. Yani bizi bir yerden alıp başka yere sürükleyeceğini haber verir.
Camın her şeyi yutması, günümüz insan topluluklarının camekânlara takılı kalıp, yaşamlarını tüketmesine ve sonunda sadece tüketim kervanına katılıp, kendi varlıklarını heba etmesine neden olan ‘’kapitalizm’e bir eleştiri olarak düşünülebilir. Cam şiiri bittikten sonra karşımıza ‘’Bir dışarı bilgisi işte içeriyi tanımlarken’’ mısraı çıkar. Bu da esere dışarıdan bakan okuyucuya bir gönderme, bir seslenme niteliğindedir.
Mehmet Can Doğan’ın şiirlerinde anlam aramak ‘O hakir kuşu eti için öldürmek gibi olsa gerek’’(Ahmet Haşim). Çünkü onun şiirleri bazen bir tasvir, bazen bir mizah bazen de az da olsa müzik taşır.
‘’Aslı Gibidir’’ adlı şiirinde anlatıcının bir günü anlatılır. O gün tüm yaşamı içinde barındır. ‘’Bugün on haziran cuma/kösnü birikmiştir sabahtan akşama’’ mısraında; erkekle kadının birbirine duyduğu cinsel istekten dem vurularak, cinsel arzu ironik bir söylemle dile getirilmiştir. Günün Cuma olması ise durumu daha bir ironi haline getirir.
‘’Evlere Servis Yapılır’’ adlı şiir daha farklı bir planla çizilmiş gibidir. Bireyin iç dünyasının, bilinç dışının eşyaya ve mekâna yansıması görülür. Korkuların halı altına itilmesi, eşyaların adeta bir toz gibi unu ufak olması, bireyin iç dünyasının mekâna nasıl yansıtıldığını göstermektedir. Bu şiir de dikkat çeken en önemli imge çürüme imgesidir. Çürüme, işlevini kaybetmeye başlamış maddi bir olgudur. Fakat bu çürüme, bireyin korkularına, rüyalarına tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi sıçrayarak, ölümün yaklaştığını haber verir. Çünkü şiir, mezarlıkla birlikte verilen çürüme; ruhun mu bedenin mi çürüdüğünün sorgulamasını yapar. Esasen şiir bize, her şeyin, ruhun bile bir gün çürüyeceğini, tüketen insanın daha nereye kadar tüketebileceğini, mezarlıkların bir yığın insanla dolu olduğunu, sonunda herkesin gideceği yerin aynı olduğunu anlatarak, kapitalizmin esiri olmuş insanlara eleştiriler yöneltir.
Günümüz modern insanlarının neredeyse tamamı bir şekilde, mağazalara, dükkânlara ve özellikle banklara borçludur. Anlatıcı, bu borç durumuna mizahi bir dille göndermede bulunur. ‘’İtirazlar Ödemeyi Durdurmaz’’ adlı şiirinde, insanların sürekli muhasebe işiyle meşgul olmalarına ve çetele tutarak yaşamalarına eleştiride bulunarak; onların artık parayla kendilerini var ettiğini hatta varoluşlarını maddi olanla yani parayla tanımladıklarından söz eder. Günümüzde; tüm dünyaya yayıldığı gibi bizim toplumumuza da yavaş yavaş hakim olmaya başlayan pragmatizm(yararcılık), kapitalizmin ana kolonlarından birini oluşturarak, sadece faydaya dayalı bir ilişkiler ağıyla çevremizi sarmaktadır. Bu sebeple para, bugünün insanları birbirine bağlayan en önemli unsur haline gelmiş olabilir. Belki de yeni din paradır. Bunun yanında otel imgesini kullanarak anlatıcının yalnızlığından dem vurulur. Bu şiirdeki diğer bir eleştiri de dostluk ve arkadaşlığın sorgulanmasıdır.
Anlatıcı bir şiirinde ‘’Dünya bir büyük mağaza’’ der. Yapılan son araştırmalara göre dünya genelindeki arz talepten daha fazladır. Yani fazla fazla üretilen bu metalar tüketicisini bekliyor. Eserin genelinde insanların tüketim çılgınlığı eleştirilir. Bununla beraber insanoğlunun kendi alanını genişletmek pahasına, doğayı ve diğer canlıları nasıl tahrip ettikleri gözler önüne serilir. Bundan dolayıdır ki; tüketilen yine dünyanın kendisidir. Yeni bir gezegen bulma ümidi ve arayışı bu yüzdendir. Dünyayı kirleten ve hızlıca tüketen insan sonunda kendi çıkardığı yangında yanacak, gidecek başka bir yer kalmayacaktır. Kaynakların yoğun bir şekilde kullanılması, insanoğlunun dünya üzerinde oluşturduğu tahribat çokça eleştirilir.
‘’Son Kitabı Gelmiştir’’ adlı şiir Ahmed Yesevi’ye ithafen yazılmıştır. Hem eski hem de modern bağdaştırmalar ve benzetmeler birleştirilerek şiire farklı ve egzotik bir hava vermiştir. Yer yer şairin musikiyi bırakıp, fonetik bakımdan kulağa hoş gelmeyen sözcükler kullanması şiir dilini zayıflatarak katı hale getirmiş, şiiri musiki bakımından zayıflatmıştır. Anlatıcının eskiye bugünün penceresinden bakması ise şiiri farklı kılan diğer bir etkendir.
Eserde, ‘’Şiirin kasiyerleri var’’ adlı bir dizede sanatın, maddi olana eğilimi, maddi olanı gözetmesine ve sanatın bir zevk ve estetik aracı olmaktan çıktığına ironik bir dille seslenilir. Kapitalizmin sanata da sıçramış olması şiir mizahi bir dille eleştirilmiştir.
Platon der ki; ‘’İnsanoğlu Önce para kazanmak için sağlığını harcar, sonra da yitirdiği sağlığını geri kazanmak için parasını harcar.’’ Anlatıcı da ‘’Çalışmak Özgürleştirir’’ adlı şiirinde, insanların çalışarak kendilerini heba ettiklerini, hayatlarını ve sağlıklarını hiçe saydıklarını; birbirlerine kayıtsız kalarak nasıl yabancılaştıklarını eleştirir. Bu şiirin son dizesinde ‘’su ve halk ’Semaver ‘de salâlarda ve vaftizlerde ancak’’ diyerek doğum, ölüm ve yaşamda, su ve halkın yan yana olduğunu söyleyerek; insan yaşamının nasıl olduğuna değinir. Yani insan doğar, yaşar ve ölür. Hayat bundan ibarettir.
‘’Köpekler Giremez Ya Da Eskiden Zenci’’ şiirinin başlığı oldukça dikkat çekicidir. Anlatıcı bu başlıkta, bir zamanlar Amerika’da zencilerin alınmadığı restoranların ve iş yerlerinin camekânlarında, şimdilerde köpekler giremez ibaresinin yazıldığını söyleyerek ırkçılığı açıkça eleştirir. Şiirin içeriğinde, dünyadaki gasp ve cinayet gibi suçların oldukça fazlalaştığı ve bunun sebebinin ne olduğu sorgulanır. Ayrıca Mars ve Dünya gezegenlerinin kullanılması, daha önce de değindiğimiz gibi başka bir gezegen, yaşanılacak başka bir dünya arama isteğine göndermedir. Ardından Afrika ülkelerine değinerek oradaki sorunlara dikkat çekilir.
Sonuç olarak kitabın bütününe baktığımızda hiciv dilinin şiire oldukça hâkim olduğunu görmekteyiz. Günümüz şiirine artık modern yaşantımıza ait konuların girmesi, bugünün şiirine yeni bir soluk getirecek gibi duruyor. E-mail, kasiyer gibi teknolojiye ait kelimelerin yanında şiir içinde çok kulağa hitap etmeyen, ahenk yönü eksik kelimeler olsa da; geleceğin şiirinde böyle kelimelerle karşılaşmak bizi şaşırtmayacaktır. Oldukça yenilikçi ve keyifli bir şair olan Mehmet Can Doğan’ın şiirlerini okumak ilk etapta bizi biraz zorlasa da, onun söylemine onun diline alışıp, tekrar tekrar okumaya çalışmak, bizi, şiirlerinin derinliğindeki hazineye ulaştıracaktır. Kelime oyunlarına ayrı bir özen gösteren şairin okuyucunun zihniyle oynamayı çok sevdiğini söylemek mümkündür. Benim açımdan, şiirlerin bir kısmı estetik ve edebîlik bakımından iyi olmasa da bazı şiirlerin de oldukça başarılı bir şairdir. "Cam", "Aslı Gibidir", "Evlere Servis Yapılır", "Sigara içmek öldürür", "%13 Hacmen" ve "Encam" gibi şiirleri oldukça başarılı şiirlerdir. Eserde kapitalizm, insan yaşamı, tüketim, din gibi konuların işlenmesinin yanında; eski-yeni çatışması, bireyin iç dünyasını merkeze alan imgesel bir anlatıma da oldukça sık başvurmuştur.
Hasan ÖZPOLAT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder